-
1 dünyayı tutmak
распространи́ться на весь мир -
2 dünya
земля́ (ж)* * *1) мир; вселе́нная; земля́dünya haberleri — междунаро́дные изве́стия
dünya hâkimiyeti — мирово́е госпо́дство
dünyanın her tarafına gitmek — объе́здить весь свет
dünya piyasası — мирово́й ры́нок
dünya satranç şampıyonu — чемпио́н ми́ра по ша́хматам
dünya savaşı — мирова́я война́
dünya yüzünde — на земле́
2) астр. Земля́3) весь мир, весь свет, все лю́ди, всеdünya âlem — весь свет, все лю́ди, все
dünya ne söylerse söylesin onun umrunda olmuyor — пусть все говоря́т, что хотя́т, ему́ до э́того нет де́ла
dünyaya rüsva etmek — опозо́рить на весь мир, опозо́рить пе́ред все́ми
4) мирBatı dünyası — за́падный мир
bitkiler dünyası — мир расте́ний
hayvanlar dünyası — мир живо́тных
5) вну́тренний мир; мироощуще́ниеdünyaları apayrı iki insan — два челове́ка с соверше́нно разли́чными взгля́дами
6) бесчи́сленное мно́жество, о́чень мно́гоdünyanın parası harcandı — была́ потра́чена у́йма де́нег
••- dünya başına dar gelmek
- dünya başına yıkılmak
- dünyayı başına zindan etmek
- dünya bir araya gelse
- dünyanın dört bucağı
- dünya durdukça
- dünyadan elini eteğini çekmek
- dünyadan geçmek
- dünyaya gelmek
- dünyaya getirmek
- dünya gözü ile görmek
- dünyaya gözlerini kapamak
- dünyadan haberi olmamak
- dünyanın kaç buçak olduğunu gösteririm!
- dünya kadar
- dünyaya kazık kakmak
- dünya onun olmak
- dünyalar onun olmak
- dünyayı tutmak -
3 свет
ışık* * *I м, врзışık (-ğı)лу́нный свет — ay ışığı, mehtap (-bı)
свет зари́ — şafağın aydınlığı
при све́те свечи́ — mum ışığında
свет пога́с — ışık / elektrik söndü
вы́йти из темноты́ на свет — karanlıktan aydınlığa çıkmak
прое́хать на кра́сный свет — kırmızı yanarken geçmek
••ни свет ни заря́, чуть свет — sabahın köründe
пролива́ть свет на что-л. — bir şeye ışık tutmak
II мв све́те чего-л. — bir şeyin ışığı altında
1) ( мир) dünyaсо всех концо́в све́та — dünyanın dört bir yanından, dünyanın dört bucağından
2) ( общество) sosyeteвы́сший свет — yüksek sosyete
••появи́ться на свет — dünyaya gelmek
ему́ бе́лый свет не мил — dünyayı karanlık görüyor
тот свет — öbür dünya, ahret
вы́ходец с того́ све́та — mezar kaçkını
э́то всему́ све́ту изве́стно — bunu cümle âlem bilir
вы́йти в свет — çıkmak
вы́пустить в свет — çıkarmak
ни за что на све́те! — dünyada!
См. также в других словарях:
dünyayı tutmak — çok yayılmak, her yere dağılmak Şöhreti dünyayı tutan Paris kadını nadiren güzeldir. A. Haşim … Çağatay Osmanlı Sözlük
şöhreti dünyayı tutmak — çok tanınmak Bizim evin altında şöhreti dünyayı tutmuş bir turşucu dükkânı vardı. R. H. Karay … Çağatay Osmanlı Sözlük
cihanı tutmak — her tarafa yayılmak, dünyayı tutmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
dünya — is., gök b., Ar. dunyā 1) Güneşe yakınlık bakımından üçüncü gezegen, yer, yerküre, yer yuvarı, yer yuvarlağı, acun 2) Dış, çevre, ortam Biz dünyadan ayrı yaşarken dünya epey değişmiş. H. C. Yalçın 3) İnançları bir olan ülke veya insanlar… … Çağatay Osmanlı Sözlük
şöhret — is., Ar. şuhret 1) Herkesçe bilinme, tanınma durumu, ün Kıran Bey, çetesinin şöhretini her tarafa yaydı. R. H. Karay 2) Tanınmış, ünlü kimse Bu salonda hepsini ilk defa gördüğüm altı şöhret var. Y. Z. Ortaç Birleşik Sözler şöhret sahibi yalancı… … Çağatay Osmanlı Sözlük
göz — is., anat. 1) Görme organı 2) Bazı deyimlerde, görme ve bakma Gözden geçirmek. Gözden kaybolmak. Göz önünde. Gözü keskin. 3) Bakış, görüş Bu sefer alacaklı gözüyle baktım. 4) Suyun topraktan kaynadığı yer, kaynak Asıl felaket bu pınara sırt… … Çağatay Osmanlı Sözlük